2008 yılında Sosyalist Barikat Dergisinde yayınlanan James Petras’ın FARC-EP kurucusu Manuel Marulanda anısına yazdığı makalesini şu anda süren barış görüşmelerine daha sağlıklı bakabilmek için yeniden yayınlamayı uygun gördük.
İsyandan.org
Manuel Marulanda ve “Tiro Fijo (Tam Isabet) isimleriyle tanınan Pedro Antonio Marin, Kolombiya Silahlı Devrimci Güçleri – Halk Ordusu’nun lideriydi. Hiç kuşkusuz o, Amerika kıtasının en büyük devrimci köylü önderiydi.
Marulanda, 60 yıldan fazla bir süre boyunca, köylü hareketlerini, kırsal toplulukları örgütledi ve bütün demokratik kanallar vahşice ortadan kaldırıldığında, Latin Amerika’nın gördüğü en güçlü ve dayanıklı gerilla ordusunu ve milis kuvvetlerini kurdu. FARC, gücünün zirvesinde olduğu 1999-2005 yılları arasında nerdeyse 20 bin savaşçıya sahipti, yüz binlerce köylü eylemci, yüzlerce köy ve kent milisi ile mücadelesini sürdürüyordu. Bugün bile hükümetin tarlaları yakma politikasıyla 3 milyon köylüyü köylerinden etmesine ve katliamlara rağmen FARC, ülke genelindeki bir çok cephede 10-15 bin gerillaya sahip durumda.
Marulanda’nın başarılarını bu kadar önemli kılan, onun örgütleme yeteneği, stratejik zekası ve halkın taleplerine yaslanan uzlaşmaz, kararlı, ilkeli ve programlı duruşudur. Marulanda, yoksul köylülerlerle, topraksızlarla, başkalarının topraklarında çalışan emekçilerle ve kır göçmenleriyle üç nesil boyunca diğer gerilla liderlerinden daha fazla ve benzersiz bir uyum içinde çalıştı.
1964’te ABD tarafından yönetilen askeri bir saldırı sonucu yıkılan köylerinden kaçan iki düzine köylüyle mücadeleye başlayan Marulanda, maddi manevi hiçbir yabancı yardım olmaksızın sistemli bir gerilla ordusu kurdu. Marulanda, diğer bütün gerilla liderlerinden daha iyi bir köylü siyaseti öğretmeniydi. Marulanda’nin ileri örgütlenme yetenekleri, köylülerle olan samimi ilişkisiyle keskinleşmişti. Yoksul bir köylü ailesi içinde, onlarla birlikte toprağı işleyerek, örgütlenerek büyüdü ve onların günlük ihtiyaçlarını ve gelecek umutlarını bilerek onların dilini konuştu. Kavramsal olarak ve deneme yanılma yöntemleriyle Marulanda, toplumsal ve coğrafi durumu parlak bir biçimde kavradı ve bunun üzerine stratejik politik ve askeri bir yol çizdi. 1964’ten ömrünün sonuna kadar, 7 milyar Amerikan dolarıyla finanse edilen, binlerce ABD yeşil berelisinin, özel kuvvetlerinin, paralı askerlerin, 250 binden fazla Kolombiya askerinin ve 35 bin paramiliter ölüm mangası üyesinin katıldığı en az yedi askeri saldırıyı püskürttü ve bu saldırılardan kurtulmasını bildi.
Küba ya da Nikaragua’dan farklı olarak Marulanda, kitlesel bir inşa etti ve kapsamlı bir kır liderini ortaya çıkardı; sosyalist programını açıkça deklare etti ve asla sözde ilerici kapitalistlerden siyasi ya da maddi yardım almadı. Kolombiya silahlı kuvvetleri, Batista ve Somoza’nın zoru görünce yağmalamalar yapıp geri çekilen çürümüş zorba gangsterlerinin aksine, katil ölüm mangalarından beslenen, korkulan, iyi eğitimli, acımasız, baskıcı bir aygıttı. Marulanda, daha iyi tanınan diğer birçok poster gerillasının aksine, Londra’daki zarif solcu editörler, Parisli nostaljik 68liler ve Newyork’lu sosyalist aydınlar tarafından tanınmayan bir figürdü. Marulanda zamanını macera arayan batılı gazetecilere röportajlar vermekle degil, Kolombiya’nın derinlerinde, köylülerle tartışmak, onlara birşeyler öğretmek ve acılarını anlamaya calışmakla harcamayı tercih etti. Cafcaflı manifestolar yazmak ve fotojenik pozlar vermek yerine yoksulların sağlam, romantik olmayan ama etkili olan temelden eğitimini tercih etti. Marulanda, girilmez denilen vadilerden dağlara, ormanlardan düzlüklere, örgütlenerek, döğüşerek, yeni liderleri örgüte katıp onları eğiterek yürüyüşünü sürdürdü. Dunya Sosyal Forumları’ndan ve enternasyonal solcu turistlerin yolundan gitmekten kaçındı. Asla başka bir ülkenin başkentini ziyaret etmedi, Kolombiya’nın başkenti Bogota’ya da hiç adım atmadığı söyleniyor. Ama kıyıdaki Afro-Kolombiyalıların, dağlardaki ve ormanlardaki yerli Kolombiyalıların istekleri ve taleplerini kavradı; yerinden sürülmüş milyonlarca köylünün toprak talepleri ile köylülere ve yakınlarına çile çektiren, onlara tecavüz eden toprak ağalarının isimleri ve adresleri hakkında geniş ve derin bir bilgi birikimine sahipti.
60’lar, 70’ler ve 80’ler boyunca birçok gerilla hareketi ayağa kalkmıştı; büyük ya da küçük savaşlara girdiler ve sonra gözden kayboldular, öldürüldüler, teslim oldular, hatta bazıları işbirlikçi bile oldu ya da bazıları legal mücadeleye kaydılar. Sayıca az olan bir kısmı ise var olmayan halk orduları adına savaştılar; bunların çoğu, örgütlemeye çalıştıkları halkın yalın tarihi, kültürü ve efsanelerinden çok Avrupa kaynaklı öğretilerle içli dışlıydı. Dışlandılar, kuşatıldılar ve yok edildiler. Belki, efsanevi örnekler ve fedakarlıklar sundular ama gerçekte hiçbir şeyi değiştiremediler.
Bunun aksine Marulanda, Washington ve Bogota’daki kontrgerillacı Başkanların en ağır saldırılarına maruz kaldı ve hepsini geri püskürttü. Yıkılan her köy icin Marulanda düzinelerce öfkeli köylüyü örgütlerdi ve onları kadro ve komutan olmaları için sabırla eğitti. FARC herhangi bir gerilla ordusundan çok daha fazla “bütün halkın ordusu” haline geldi. Komutanlarının üçte biri kadındı, entelektüeller ve şehirlilerin hareketin lider kadrosundan eğitim alarak katıldığı örgütün yüzde yetmişi köylülerden oluşuyordu. Marulanda basit yaşamı ile saygınlık kazanmıştı, aynı plastik çadırlar altında sağanak yağmurları halkla paylaştı. Milyonlarca köylünün saygı duyduğu biri oldu ama bir kült olmadı. Çok alçakgönüllü ve mütevazı idi, en önemli görevleri, bölgesel özerkliğe ve taktik esnekliğe önem vererek sorunları kolektif liderlikle çözmeyi tercih etti. Hic katılmadığı karşıt taktik görüşleri de kabul. 1980’lerin başında çok sayıda kadro ve lider seçim yolunu denemeye karar verdi; Kolombiya Devlet Başkanı ile bir barış anlaşması imzaladılar ve Yurtsever Birlik ismindeki partiyi kurarak birçok belediye başkanlığı ile temsilciliği kazandılar. Hatta başkanlık seçiminde de oldukça iyi bir oy aldılar. Marulanda buna açıkça karşı çıkmadı ama silahını bırakıp dağlardan şehre de inmedi. Marulanda oligarşi ve onun politikacılarının baskıcı ve vahşi karakterini koltuk peşindekilerden ve sendikacılardan çok daha iyi anladı. Birkaç cahil köylü onları seçimde birkaç makamdan etti diye Kolombiyalı egemenlerin toprak reformu yapmayacağını çok iyi biliyordu. 1987’ye gelindiğinde Yurtsever Birlik’in 5 binden fazla üyesi ölüm mangaları tarafından katledilmişti; bunların arasında üç başkanlık adayı, düzinelerce seçilmiş milletvekili, belediye başkanları ve şehir meclisi üyeleri de vardı. Kurtulabilenler ya dağlara kaçıp silahlı mücadeleye yeniden katıldılar ya da sürgüne gitmek zorunda kaldılar.
Marulanda kuşatmaları yarmak ve imha kampanyalarından kurtulmak konusunda cok başarılıydı, özellikle de bu konularda çok iyi olarak bilinen ABD Fort Bragg Ozel Kuvvelerinin yaptığı saldırıları boşa çıkardı. 1990’lara gelindiğinde, FARC iktidarını ülkenin yarısından fazlasında yaymıştı ve karayollarını tutup başkentten sadece 40 mil uzaklıktaki askeri üslere saldırılar düzenliyordu. Önemli derecede güç kaybetmiş olan zamanın Devlet Başkanı Pastrana sonunda barış görüşmelerine razı oldu; bu görüşmelerde FARC, askerden arındırılmış bir bölge ve devlet yapısında, ekonomide ve toplumsal yapıda temel değişiklikler içeren bir takvim ortaya koydu.
Legal mevkiler için silahlarını bırakan Orta Amerika gerillalarının aksine Marulanda, silah bırakmadan önce toprak reformunda, ölüm mangalarının ortadan kaldırılmasında, katliamlara karışmış olan generallerin ordudan ihracında, stratejik öneme sahip sektörlerin kamulaştırılmasında, köylülere koka yerine başka mahsuller üretebilmeleri için geniş fonlar sunan bir ekonomi inşa edilmesinde ısrarcı oldu.
Washigton’da Başkan Clinton çılgına dönmüştü. İlk önceleri görüşmelere karşı çıktı, özellikle de reform takvimine ve FARC’ın askerden arındırılmış bölgelerde düzenlediği, Kolombiya sivil toplum örgütlerinin geniş katılım gösterdiği tartışmalar ve forumlara. Marulanda’nın demokratik tartışmacılığı, askerden arındırma ve yapısal reformlar politikası, Batılı ve Latin Amerikalı sosyal-demokratlar ve merkez sol aydınlarının uydurduğu onun “militarist” olduğu yalanını boşa çıkardı. Washington Orta Amerika’da gerçekleştirdiği tarzda -FARC liderleri ile seçimler üzerinden anlaşma yapmak ve yoksul Kolombiyalıların ve köylülerin satılması karşılığında tanınacak imtiyazlar- bir barış anlaşması yapmanın yollarını aramaya başladı. Ayni zamanda Clinton iki partinin de desteğiyle 2 milyar dolarlık bir yardımı, Plan Kolombiya adı altında Vietnam savaşından beri en büyük ve en kanlı kontr-gerilla programını finanse etmek için ortaya sürdü. Barış görüşmelerini aniden sonlandıran Başkan Pastrana orduyu FARC sekreteryasını ele geçirmek için askerden arındırılmış bölgeye sürdü; ama Marulanda ve yoldaşları çoktan gitmişlerdi.
2002’den günümüze dek, FARC bazen saldırı bazen de savunma durumunda oldu; özellikle 2006’dan sonra ikincisi geçerliydi. Yeni seçilmiş olan işbirlikçi-uyuşturucu tüccarı, ölüm mangalarının kurucusu Alvaro Ulribe, benzeri görülmemiş bir ABD desteği ve ileri teknoloji yardımlarıyla, Kolombiya kırsalını parçalamak için tarla yakma politikalarını devreye soktu. 2002’den, 2006’da tekrar seçilmesine kadar olan zaman süresince 15 binden fazla köylü, sendikacı, insan hakları savunucusu, gazeteci ve diğer muhalif unsurlar katledildi. Birçok kırsal bölge boşaltıldı. ABD’nin Vietnam’daki phoenix operasyonundaki gibi, tarlalar bitkileri öldüren kimyasal ilaçlarla zehirlendi. ABD destekli helikopterler ormanları bombaladı, ki bunun koka üretimi ve ABD’ye kokain gönderilmesiyle hiç ilgisi yoktu. Ülkedeki bütün kitlesel muhalefeti ve örgütleri yok ederek ve milyonlarca insanı yerinden ederek Uribe, FARC’ı daha iç bölgelere doğru geri çekilmek zorunda bırakmayı başardı. Marulanda, geçmişte olduğu gibi stratejik geri çekilme taktiğini uyguladı, gerillaların savaşma kapasitelerini muhafaza edebilmek için toprak verdi.
Diğer gerilla hareketlerinin aksine FARC, dışardan maddi yardım almadı. Fidel Castro açıkça silahlı mücadeleyi desteklemeyi reddetti ve merkez sol yönetimleriyle, hatta vahşi Uribe ile diplomatik ve ticari bağlar kurdu. 2001’den sonra Bush yonetimindeki Beyaz Saray FARC’ı terörist örgüt ilan ederek Venezuella ve Ekvador uzerinde FARC’ın lojistik amaçlı sınır geçişlerini kısıtlamaları için baskı kurdu. Kolombiya merkez solu tamamen ikiye bölünmüştü, Uribe’nin FARC’a açtığı savaşa “eleştirel destek” verenler ve baskıyı etkisiz bir biçimde protesto edenler…
ABD’nin finanse ettiği büyük kontr-gerilla çetesi, çeyrek milyon ABD askeri, yerinden edilmiş milyonlarca insan, 35 bin ölüm mangası üyesiyle direk bağlantılı psikopat bir Devlet Başkanı… Bu şartlar altında ayakta kalabilecek bir gerilla hareketini hayal etmek bile zor. Yine de, ne kararlı ve serinkanlı Marulanda’nın, ne de FARC yönetiminin aklının ucundan bile geçmemiştir teslim olmak icin pazarlıklar yapmak…
FARC’ın, Vietnam’ın Çin’le olduğu gibi, kendisini destekleyen ülkelerle sınırı yok, SSCB silahlarına da sahip değil, Sandinistler gibi uluslararası Batılı dayanışma gruplarının kitlesel desteği de bulunmuyor. Köylülüğün önderlik ettiği kurtuluş hareketlerini desteklemenin pek de moda olmadığı zamanlarda yaşıyoruz; kitlesel halk orduları kuran ve yöneten köylü liderlerin dehasını tanımanın, gösterişli-konuşkan ve iktidarsız Dünya Sosyal Forumları’nda -ki bu ‘dünya’ köylü milisleri dışlamakta, ‘sosyal’ ise sivil toplum örgütleri arasında e-mail trafiği anlamına gelmektedir- tabu olduğu zamanları yaşıyoruz.
Kolombiya ve ABD başkanlarının büyük kayıplar pahasına da olsa zaferler elde etmeye çalışmaları, Latin Amerika’nın bu en büyük köylü devrimcisinin kişisel dürüstlüğü ve siyasi dehasını takdir etmemize yeter de artar. Onun ölümüyle ilgili olarak lise öğrencilerine posterler ya da tişortlar üretilmeyecek; ama Marulanda, Kolombiyalı milyonlarca köylünün kalbinde ve zihninde sonsuza dek yasayacak. On iki kez “öldürülen” ama her seferinde köylere, basit yaşamların arasına bir efsane olarak dönen Marulanda, “Tiro Fijo” olarak hatırlanacak. Gerçekten onlardan biri olan, yanki ordusuyla ve paramiliter savaş makinesiyle yarım asır boyunca savaşıp da asla teslim alınamayan ve yenilemeyen tek lider!
Hepsini yendi, konaklardakileri, başkanlık sarayındakileri, askeri üslerdekileri, işkence odalarındakileri ve burjuva gazetelerinin ofislerindekileri… 60 yıldan fazla süren bir mucadeleden sonra çok sevgili köylü yoldaşlarının kollarında yaşama gözlerini yumdu…
Tiro Fijo Yaşıyor!