Tunus Halk Cephesi

Halk Cephesi

(Politik Taslak)1

26 Eylül Çarşamba günü, Tunus’ta Halk Cephesi’nin kuruluşu bir basın toplantısında ilan edilmişti. Toplamda 12 siyasi parti, farklı örgütler ve sayısız bağımsız toplumsal bireylerin katılımının arasında şunlar yer alıyordu: Sendikacı Halk Cephesi, Özgürlükcü ve İlerici Halk Partisi, Devrimci Yurtsever Sosyalist Parti (Al Watad), Baas Hareketi, Sosyalist Demokratik Hareket, Arap Demokratik Öncü Parti, İşçi Partisi, İlerici Mücadele Partisi, Birleşik Demokrat Yurtseverler Partisi, Tunus Yeşiller Partisi ve Sol İşçiler Birliği.

Halkımız yıllardan beri yurtseverlikten uzak halk düşmanı despotik bir rejimin acısını çekmişti;

Politik olarak, Düstur Partisi’nin tekelci gücünden ve baskısından, onun (Yeni Düstur, Düsturcu Sosyalist Parti, Anayasal ve Demokratik Odak gibi) versiyonlarının saldırılarından  ve insan hakları ihlallerinden ötürü acı çekmişti.

Ekonomik olarak, ekonomi ve ülkenin kaynakları sömürgeci güçlerin ve onların müttefiki olan yerel kapitalistlerin yararı için ipotek altına alınmıştı.

Sosyal olarak, yoksulluk, işsizlik ve yolsuzluklar nedeniyle halk marjinalize edilmişti.  Bu rezillikler Bin Ali’nin gözetiminde, ailesinin katkılarıyla, devlet ve toplum içerisinde her formdaki politik ve ekonomik mafyayla zirve yapmıştı.

Düstur Rejimi kurulduğundan beri Tunus halkı; vatansever, devrimci, demokratik güçleriyle, diktatörlük ve baskıya karşı mücadeleyi hiçbir zaman bırakmamıştır. 1960’lardaki köylü hareketi, Şubat 1972’deki öğrenci hareketi, 26 Ocak 1978’deki genel grev ve 2008’de maden bölgelerindeki isyan sürecinde hayatını kaybeden sendikacılar ve işçiler ve bu zaman zarfında Filistin halkıyla, Irak, Lübnan ve diğer Arap ülkeleriyle Siyonist saldırganlığa ve emperyalist güçlere karşı mücadelelerde yüzlerce şehit vermiştir.

Bu mücadeleler, 17 Aralık 2010’da Sidi Bu Zeyd şehrinde başlayan ve 2011’de  Bin Ali’nin devrilmesi ile sonuçlanan devrimin yolunu açmıştır. Bin Ali, yüzlerce şehit ve gazi feda etmek pahasına, despotizmin, emperyalizmle işbirliğinin ve yozlaşmanın sembolü olmuştur. Başkaldırı sırasında halk bu despotik, sömürücü rejimin son bulmasını; özgürlük, eşitlik ve onuru savunan; iş, sosyal haklar ve onca yıl süren mücadelenin taleplerini garanti altına alan yeni bir rejimin kurulmasını  istedi.

Kitlesel eylemler ve özellikle Kasbah I ve II oturma eylemleri sonucunda halk, Bin Ali’yi ve onun mirasçısı Gannuşi’nin iki hükümetini devirerek; zalim yasaların lağvedilmesi (partiler yasası, dernekler yasası ve basın yasası gibi), RCD [Anayasal Demokratik Birlik] ve vekil ve danışmanlar odalarının tasfiye edilmesi, 1959 anayasasının dondurulması gibi toplumsal özgürlüklerin önünü açan sonuçlar aldı. Ancak birbirini izleyen hükümetle, 23 Ekim 2011’de kurulmuş olan şimdiki hükümet de dahil olmak üzere devrimin sosyo-ekonomik taleplerini gerçekleştiremediler. Bu da halkın arzularına cevap olacak, sosyal ve politik değişimi yaratacak mücadelenin sürmesine sebep oldu.

Ekim 23 seçimlerinden itibaren, En-Nahda hareketinin başını çektiği, troyka tarafından yönlendirilen bir anayasa heyeti oluşturuldu. Bu birliğin başa gelmesinden aşağı yukarı 8 ay sonra gidişatın; halk devriminin ihtiyaçlarını toprağa gömüp dini bir kisve atında eski despotik yoz rejime dönmek üzere yön değiştireceği belli oldu.

Tunus halkının birliği, dış güçler tarafından körüklenen; din perdesi ardına gizlenen yerel işbirlikçi ajanlar tarafından yönlendirilen, uydurma kuramsal mücadeleler vesilesiyle tehdit altındadır. Halk tarafından -kanı pahasına- kazanılmış özgürlükler, cezasız kalarak serbestçe hareket eden Selefi akımlara mensup hükümet ve suç çetelerince tehdit edilmektedir. Devrimin talebi olan, şeffaflık, adalet, ve yönetim alanlarında demokratik reformlar sürekli geri plana itilmektedir. Bu alanlar diktatörlüğün halkı bastırmak ve kontrol altına almak için yaslandığı alanlardır. Hükümet devrimin gazilerine bakma yükümlülüğünden kaçmakta, katilleri, baskı ve yozlaşmanın sorumlularını yargı önüne çıkarmaktansa onları işbirlikçi haline getirmekte diretmektedir.

İktidardaki ittifakta baskın olan ve onu kontrol eden En-Nahda hareketi, işbirlikçilerinin suç ortağı rolünü üstlenip devlet kurumlarını ele geçirmeye;  amaçlarını  empoze etmeye çabalamakta ve yeni bir diktatörlük kurarak devrimin kazanımlarının yanında tarihsel mücadeleler sonucunda Tunus halkının elde ettiği kültürel, sosyal, eğitimsel hakları ve özellikle kadın haklarına yönelik kazanımları tasfiye etmek istemektedir.

Ekonomik olarak, hükümet halkı yoksullaştıran Bin Ali’nin politikalarını takip etmektedir. Ülkenin zenginlikleri yerli ve yabancı azınlıklar tarafından tekelleştirilmektedir. Hükümet uluslararası finans kurumlarının direktifleriyle çalışmaya devam etmekte, adaletsiz müdahale ve anlaşmaları sürdürmektedir. Yabancı sermayeden faydalanmak için ülke zenginliklerinin (maden, petrol gibi) ve kamu kurumlarının özelleştirilmesi devam etmektedir.  Tunus toprakları yoksul köylüler ile tarım işçilerinin gözden çıkarıldığı yeni bir tarım sömürgeciliğini müjdeleyen Batılı ve Basra Körfezi şirketlere teslim edilmektedir. Tüm bunlara, bütün ülkeyi gerçek bir felakete sürükleyecek günlük olayların kontrolündeki başarısızlık, yönetimsel kriz ve bürokratik bir hegemonya eklenmelidir.

Bu politikaların işçi sınıfı ve halk tabakasının hayatı üzerinde günden güne büyüyen etkileri, işsizlik, bölgeler arası eşitsizlik, hizmetlere erişim yoksunluğu (su ve elektrik kesintileri, ülke genelinde çöp toplamama ve hijyenik hizmetlerde kötüye gitme…vs.) şeklinde uzayıp gitmektedir. Bu gibi fenomenler eski rejimden miras kalan garabetler olmasına ve tam da bu yüzden halkı bir devrim yapmaya itmiş olmasına rağmen mevcut iktidar döneminde de artış göstermiştir. Ekonomik politikada hiçbir değişiklik olmaması bu politikaların yurttaşlar üzerinde bıraktığı aleyhte etkileri sınırlayacak önlemleri alamayacakları anlamına gelmektedir.

Hükümetin dış politikası uluslararası kapitalist güçlere tabidir. Tunus’u, ABD’nin önderliğinde Türkiye-Basra Körfezi eksenine almaya çalıştıkları açıktır. Ana hedef, kıta üzerinde ABD, Batılı ve Siyonist güçlerin sömürgeci hegemonyasını garantileyecek biçimde, Arap kitlelerini ve birlikteliklerini sabote ederek bölmektir. Ülkemiz gerçek bir krizin eşiğindedir ve buradan kurtulmak ancak Tunus halkının ulusal, demokratik, sosyal, kültürel ve çevresel mücadeleyi sürdürmesi ve devrimin gereksinimlerinin tam idrakıyla hareket eden bir halk iktidarını kurması yoluyla mümkündür. Bu hedeflere yine ancak devrimci, ulusal, demokratik, ve ilerici güçler arasındaki kopukluğa bir son verildiğinde ulaşılabilir. Halk cephesinde ortak bir işbirliği, “iki kutupluluğa” karşı gerçek bir hükümet alternatifini temsil etmektedir. Bu kutuplar aslen, dış güçlere tabi liberal medya tarafından ortaya konulan ekonomik oryantasyonu sürdürme amacında birleşen, ancak biri “dini” biri “modernist” maske altında gizlenen güçlerdir. Bu yolla, devrimin hedeflerini yerine getirmek isteyenlerle; onu açık artırmada satmak isteyenler arasındaki farkı gizlemeye çalışmaktadırlar.

Bu alternatif, uğruna çalıştıkları devrimin hedeflerine ulaşma mücadelesine sıkı sıkıya bağlı politik ve ulusal alandan ortak paydayı temsil eden bir prensipler ve değerler Bildirgesi’ni temel alacaktır:

1- Ulusal ve Demokratik Soru

Halka hizmet edecek cumhuriyetçi, sivil ve demokratik bir sistem inşası için;

-Ülkenin gerçek bağımsızlığının sağlanması,

-Ulusal, bölgesel ve yerel seviyelerde seçim usulüyle halkın egemenliğine dayanan, halkın seçilenleri denetleyebildiği, yeri geldiğinde görevden alabildiği gerçek bir düzenin kurulması,

-Gerekli dengeyi sağlayarak kuvvetler ayrılığının oluşturulması,

-Yargının bağımsızlığı, tanınmış uluslararası kriterlere dayalı şekilde garantilenmesi,

-Devletin, politik parti ve güçler ve onların demokratik yönetimleri konusunda tarafsız olmasının sağlanması,

-Toplumsal ve bireysel özgürlükler, özellikle düşünce özgürlüğü, yaratma ve dışavurma özgürlüğü, aynı zamanda basın yayın özgürlüğü; örgütlenme; sokağa çıkma, eyleme geçme, protesto, eylem ve grev özgürlüğü gibi özgürlüklerin ve bunların maddi şartlarının garanti altına alınması,

-Kadınlar için her alanda tam ve etkin eşitliğin sağlanması, kadınların kazanımlarının korunması, kadınların bireysel konumlarının sağlamlaştırılması ve kadınlara yönelik fiziksel ve psikolojik şiddetle savaşılması,

– Din ve politikanın birbirinden ayrılması, irade, inanç ve onun pratiklerinin uygulanışında özgürlüğü garantileyecek, dinin, dini yerlerin, eğitim ve kültürel enstitülerin, aynı zamanda toplumsal ve emek/iş kurumlarının politik manipülasyonla yönetilmesine karşı her alanda savaşılması,

-Filistin, Irak ve Lübnan’daki ulusal direnişlerle dayanışacak; Arap yarımadası ve dünya üzerinde her yerde ulusal kurtuluş savaşı veren kitlelere ve Arap Devrimine destek olacak ve dış müdahale, işgallerle savaşacak; Siyonist ve ırkçı her türlü unsurla normalleşmeyi suç ilan edecek, Arap birliği için özgürlük eşitlik, onur, toplumsal demokrasi ve adalet ilkeleri doğrultusunda çalışacak gerçekten özgür bir dış politika üretilmesi.

2-Ekonomik ve Sosyal Problem

Ülkenin zenginliklerine halkın egemen olduğu, tüm bölgelere yetecek bir  gelişimi güvence altına alan ve halkın maddi ve manevi taleplerini eşit ve adaletli biçimde karşılayan ulusal, bağımsız, dengeli, tutarlı bir ekonomi şunları içerir:

-Ülkenin çıkarlarını ve bağımsızlığını tehdit eden anlaşmaların tekrar düzenlenmesi

-Stratejik sektörlerin ulusallaştırılması ve yönetimlerinin demokratik ve işlevsel olacağının garanti altına alınması

– Yabancı sermayeye devredilen işletmelerin kamulaştırılması

-Ülkenin ihtiyaçları ve kapasitesi doğrultusunda yerli endüstrilerin desteklenmesi

-Devrik diktatörlük tarafından miras bırakılmış borçların detaylıca incelenip iptal edilmesi

-Adil ve şeffaf bir vergi sisteminin kurulması

-Yoksul köylü ve çiftçilerin yararlanabilmesi için toprak reformu yapılması

-Temel haklar olan onurlu çalışma hakkı, yeterli yaşam koşulları, herkese ücretsiz eğitim, ücretsiz sağlık ve bakım haklarının güvence altına alınması

– Sendikal özgürlüklerin ve grev özgürlüğünün sağlanması

-Bütün yurttaşların ve gelecek nesillerin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkının sağlanması ve yenilenebilir enerji ile çalışan ve kirlilikle savaşan ekolojik bir ekonominin kurulması

3-Kültür ve Eğitim Problemi

-Sanatsal, kültürel, entellektüel ve bilimsel anlamda yaratıcılığın ve onun alanlarını garantilemesi,

-Akademik özgürlük ve bağımsız bilimsel araştırmaların güvence altına alınması,

-Demokratik, tüm halka yönelik ve birleşik bir eğitim sistemi kurulması,

-Arap dilinin anadil olarak korunması, diğer dillerin öğrenilmesine karşı çıkmadan Arapça’nın resmi ve idari alanlarda kullanımının sağlanması,

-Tarihsel süreç içerisinde oluşmuş, insanlığın gelişimi ve Arap-İslam kültüründen etkileşimle beslenmiş ulusal kimliğin köklerinin ortaya çıkarılması, ulusal ve yurtsever kimliği silmeye yönelik girişimlere karşı direnilmesi ve her türlü kültürel baskınlığa, fanatikliğe ve ayrımcılığa karşı durulması,

-Aklın, ilericilik, vatandaşlık ve insan hakları değerlerinin yaygınlaştırılması,

-Bireyciliğin üstesinden gelmek için çalışılması, sosyal meselelere dair duyarlılık oluşturulması ve insanlar arasında dayanışmanın örülmesi,

Bu belgenin imzacılarının inancı, Cephe’nin asıl hedefi, devrimci süreci tamamlayarak halkın gücünü, seçimler de dahil, var olan her mücadele ile hayata geçirmektir. İmzacılar aynı zamanda Cephe ile aynı çizgideki halk hareketlerine katılmaya duydukları isteği de teyit eder.

Tunus, Eylül 2012

Tunuslu İşçilerin Komünist Partisi (PCOT)

Kaynak: http://www.revolutionarydemocracy.org/icmlpo/US25/tunisia25.htm

2 Yorum

  1. Pingback: Tunus: Direniş Yeni Bir Aşamaya Geçiyor, Genç Kuşak Mücadelede Öne Çıkıyor – Devrimci Proletarya

  2. Pingback: İsyandan – Tunus: Direniş Yeni Bir Aşamaya Geçiyor, Genç Kuşak Mücadelede Öne Çıkıyor

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.