Pamela Palmater: Kanada’nın Kayıp Yerli Kadınları

Kanada'nın Kaybolan Yerli Kadın Yüzleri

Kanada’nın Kaybolan Yerli Kadın Yüzleri

Sömürgecilik döneminden miras kalan kurumsallaşmış ırkçılık, Kanada’da yaşayan Yerli kadınların uğradığı şiddeti ve ortadan kaybolma krizini açıklıyor.

Kanada’nın Manitoba kentinde Sagueen İlk Ulus’undan 15 yaşındaki Yerli genç bir kadın olan Tina Fontaine’nin 31 Temmuz 2014 tarihinde kaybolduğu büyük teyzesi tarafından polise bildirildi. Babası Eugene’nin dövülerek öldürülmesiyle başa çıkmaya çalışan genç kadın Manitoba Winnipeg’deki, Çocuk ve Aile Hizmetleri yurdunda kalırken koruyucu bakımdan kaçtı. Kayıp olduğunun bildirilmesinden bir hafta sonra, saat 3 sularında trafik ışığında bekleyen iki Winnipeg polis memuru tarafından bulundu. Genç kadın yaşlı bir adamın şirketinde çalıştığını ve adamın kendisine zarar verdiğini iddia etti. Polis o yaştaki çocuğun güvenliğini sağlamak yerine onun öylece geçip gitmesine izin verdi. Ertesi gün, dar bir sokaktan geçti ve Winnipeg İtfaiye ve Paraşütçüler’i tarafından yakalandı ve tedavi için hastaneye götürüldü. Çocuk ve Aile Hizmetleri onu hastaneden alarak şehir merkezindeki bir otele yerleştirdi, o yine kaçtı. 17 Ağustos 2014 tarihinde, Red Nehri’nden çekilen bir torbada öldürülmüş halde bulundu.

Ne yazık ki, bu münferit bir olay değil.

Bu Kanada’da ki binlerce kaybolma hikâyesinden sadece biridir. Hikâye derken aynı zamanda öldürülmesi, kaçırılması ve yerli kadınların, genç kadınların ve bebeklerinin ticaretinin yapılması da kastedilmektedir. Kanada Kraliyet Atlı Polisi (RCMP) ile Kanada Ulusal Polis Gücü’nün en son yayınladıkları rapora göre, 1980 yılından 2012 yılına kadar 30 yıllık bir süre içinde Kanada’da yaşayan Yerli kadınların öldürüldüğü veya kaçırıldığı en az 1.181 vaka var. 2010 Yılında düzenlenen “Ruhsal Kızkardeşler ” kampanyası adı altında Yerli ailelerle bir araya gelen Kanada Yerli Kadınlar Derneği orijinal raporu ikinci kez değerlendirerek öldürülmüş veya kaçırılmış kadın sayısında en az 600 kadının eksik olduğunu belirttiler. Hatta önceki raporlar bağlamında ele alınan bu iki rapor uzun süredir Kanada’nın gözardı ettiği krizin büyüdüğünü vurgulamıştır.

Kanada’daki, Yerli kadınlar nüfusun % 2’sini, henüz öldürülmemiş ve kaybolmamış tüm kadınların ise % 16’sını oluşturuyor. Öldürülen ve kaçırılan Yerli kadınların Manitoba’daki oranı % 49, Saskatchewan’daki oranı % 55 ve Alberta’da ki oranı % 28 dir. Onların şiddete maruz kalma oranı Kanadalı kadınlardan 3 kat daha fazladır. Yerli kadınların katledilme oranı artarken, Kanadalı kadınların ki düşüyor. Onların yabancıların ve nüfuzlu insanların saldırısına uğrama olasılığı Kanadalı kadınlardan daha yüksektir. Kanadalı yetkililer tarafından kayıpların nedeni Yerli erkekler olarak gösterilse de istatistikler Yerli erkeklere göre Kanadalı erkeklerin eşlerini öldürmelerinin daha olası olduğunu göstermektedir. Son araştırmalar Yerli kadınlar, genç kadınlar ve hatta bebeklerin kaybolmasında  seks ticaretini de içeren ticaret yapılan Birleşmiş Milletler gemileriniAdsız göstermektedir.

Kayıplar:  Sömürgeciliğin Mirası

Gerçi son zamanlarda Kanada’da kayıplar için yapılan medya spotu kamuoyunun dikkatini çekmiştir ancak bu sosyolojik fenomen, sömürge şartları ve çevre bağlamını sağlamada başarısız oldu. Aslında, Yerli kadınlar ve genç kadınların öldürülmesi ile ilgili bilinen ilk vaka 1756 yılına uzanır, ödül almak için Yerli erkekler, kadınlar ve çocukların kafatası derileri yüzülerek kurban edilmiş, yasalarla boyunduruk altına alınarak Mi’kmaw Ulusu’ndan insanlarımızın çoğu öldürülmüştür. 1800’lü yıllarda, Kanada’da Yerli Uluslar küçük kamplara (reserved) bölünmüş, Yerli Yasası geçirilerek onların kültürleri yasadışı ilan edilmiş ve toprakları çalınmıştır. Yerli Yasası binlerce Yerli kadının ve çocuğun kendi kimlikleriyle kendi toplulukları içinde yaşama hakkını elinden almış ve onları şiddet dolu, ırkçı kentsel alanlarda savunmasız bırakmıştır.

Ayrıca Yerli Yasası ile yetkilendirilen Kanadalı memurlar, Yerli kadın ve erkek çocuklarına bile vahşice davranmış, onları yaşadıkları kamplardan alarak yatılı okullarda yaşamaya zorlamış ve orada açlığa mahkum ederek, dayakla, işkenceyle, tecavüzle binlerce kez öldürmüştür.  Nesiller arası travmaya  maruz kalanların % 40’tan fazlası dışarıdaki hayatta sağ kalmayı başaramadı. Devletin elindeki yatılı okulları kapatması Yerli kadınlara ve genç kadınlara karşı şiddeti durdurmadı. Bizim nüfusumuzu azaltmak için birçok Yerli kadın ve genç kadın bilgileri ve rızaları dışında kısırlaştırıldı.

Ne yazık ki, bu sömürge geçmişi aynı zamanda bizim sömürge geçmişimiz. Bugün, Yerli kadınlar ve onların çocukları birçok dava kazanmalarına rağmen, Yerli Yasası adı altında ayrımcılığa maruz kalarak, yasal hakları ya hiç yok ya da son derece kısıtlıdır.

Devletin kamptaki topluluklara kasıtlı ve kronik olarak yeterli fon bulamaması sonucu Yerli halkın yaşam süresi Kanadalılara göre 7-20 yıl daha kısa, bazı raporlara göre dünya genelinde en yüksek intihar oranı ve en düşük sosyo-ekonomik koşullara sahipler. İstatistikler şaşırtıcı. Kanadalı nüfusun sadece yüzde 4’ünü oluşturmalarına rağmen, Yerli halklar aşağıdaki acıları çekiyor:

  • Manitoba’da koruyucu bakım alan tüm çocukların % 90’nı Yerli çocuk;
  • Cezaevindeki kadınların % 34’ü Yerli Kadın;
  • Cezaevine konan Yerli kadın sayısı % 97 artmış;
  • Yerli halk arasındaki intihar oranı ulusal ortalamanın 5 katı;
  • Yerli kadınlar için intihar oranı 7 kat daha yüksek;
  • İlk Ulus çocukların % 40’ı Kanadalı çocukların % 17’sine oranla yoksulluk içinde yaşıyor;
  • Yerli halk içindeki bebek ölüm hızı Kanadalılara göre 2 kat daha yüksek;
  • Kampta yaşayan İlk Ulus topluluklarının 116’sının (% 20) temiz suyu yok;
  • Tüm kamp alanının su sisteminin % 75’i risk altında;
  • Konutların % 40’ının büyük onarıma ihtiyacı var;
  • Yerli halkın 85.000 yeni ev gereksinimi var.

Aslında, Birleşmiş Milletler’in insani gelişim endeksine göre Kanada, dünyada yaşamak için en iyi dördüncü yer olarak kabul edildi. Ama ne zaman ki Yerli halkların yaşama koşulları ölçüldü, Kanada, Meksika ve Şili gibi 78 basamak aşağı düştü.

Kanada'nın Gözyaşı Yolu ve Unuttuğumuz Kadınlar Son 30 yılda, 1.200 'den fazla Yerli kadın Kanada'da kayboldu. Aborjin topluluklarının hesaplarına göre 43’den fazla kişi onlardan koparılarak alındı, Gözyaşı Yolu olarak bilinen ve British Columbia’nın yabanıl arazilerini bir uçtan bir uca geçen 500 km’lik esrarengiz bir yol. Bir süre tam bir sessizlik olan yolda kızlarına ne olduğunu bilmeyen 43 aileyi düşünün. Çoğunluğunun kayıp olduğu bile polis tarafından kabul edilmiş değil, sadece 18’i kayıp sayılıyor. http://gawker.com/canadas-highway-of-tears-and-the-women-we-forgot-1579002464

Kanada’nın Gözyaşı Yolu ve Unuttuğumuz Kadınlar
Son 30 yılda, 1.200 ‘den fazla Yerli kadın Kanada’da kayboldu. Aborjin topluluklarının hesaplarına göre 43’den fazla kişi onlardan koparılarak alındı, Gözyaşı Yolu olarak bilinen ve British Columbia’nın yabanıl arazilerini bir uçtan bir uca geçen 500 km’lik esrarengiz bir yol. Bir süre tam bir sessizlik olan yolda kızlarına ne olduğunu bilmeyen 43 aileyi düşünün. Çoğunluğunun kayıp olduğu bile polis tarafından kabul edilmiş değil, sadece 18’i kayıp sayılıyor.
http://gawker.com/canadas-highway-of-tears-and-the-women-we-forgot-1579002464

Yerli kadınların en az % 36’sı, yoksulluk içinde yaşıyor, Kanadalı kadınlara göre daha az gelirleri var ve örgün eğitim alma olasılıkları daha düşük. Yerli kadınların çoğu, devlet tarafından dayatılan yoksulluk koşullarından dolayı evsiz kalmış, kentlere göç etmek zorunda bırakılmış ve halk desteğinden yoksun kalmıştır. Bu toplumsal ve devlet destekli ırkçılık ve şiddet onları savunmasız bırakmıştır. Kanada’da ortadan kaybolanlar için belki de en şaşırtıcı olan devlet ajanlarının şiddetin gerçekleştirilmesindeki rolüdür. Irkçılık sadece politik dürüstlük meselesi değildir, ırkçılık Kanada’da kadınlarımızı ve genç kadınlarımızı öldürmektedir.

Eski British Columbia eyalet mahkemesi hâkimi David Ramsey, 12 ve 16 yaş arası Yerli genç kadınlara cinsel ve fiziksel olarak saldırı suçunda bulunduğunu itiraf etti. Bu çocuklar üzerinde korkunç şiddet eylemleri işlediğini ve tecavüz ettikten sonra, çıplak olarak yol kenarında bir yerde bıraktığını söyledi. Hakimle ilgili suçlamalar RCMP tarafından yaklaşık 3 yıl geciktirildi. İnsan Hakları İzleme Örgütü, Yerli kadınlara ve genç kadınlara karşı işlenen tecavüz ve şiddet saldırılarının RCMP tarafından belgelendiğini bildiriyor. RCMP ise şikâyet başvurularına rağmen polis memurları hakkında araştırma yapmayı reddediyor. Gerçekte RCMP, il ve mahalli idare polisi ve devlet yetkililerince kaybedilme ve Yerli kadınlara ve genç kadınlara karşı şiddette bulunma konusunda ulusal düzeyde çağrılar yapılmasına rağmen hiçbir inceleme yapmamıştır.

Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi’nin (CEDAW) yayınladığı 2015 yılı raporunda Kendi ekonomik bunalımın başarısızlığını onlara yktığı ve Yerli kadınlara ve genç kadınlara ayrımcı muamelede bulunduğu, sosyo-ekonomik koşulları oluşturmayıp yoksul bıraktığı, onları daha savunmasız hale getirdiği için Kanada’da Yerli kadınlara ve genç kadınlara yönelik “vahim insan hakları ihlalleri” işleyen ülkelerden biri olarak gösteriliyor. Bundan önce, BM İnsan Hakları Konseyi’nin yaptığı gibi BM Özel Raportörü’de, Yerliler konusunda, ulusal soruşturma yürütmek için Kanada’ya çağrıda bulundu. Başbakan Harper, bunun kasıtlı ve sosyolojik bir olay olduğunu kabul etmeyerek bir soruşturma yapıldığını belirtti ve “Bizim radarlarımız yüksek değil” dedi. Kanada’da Aborijinlerden Sorumlu Devlet Bakanı, Bernard Valcourt ise bütün suçu Yerli erkeklere atarak bir soruşturmaya ihtiyaç olmadığını söyledi.

Hukuk ve insan hakları uzmanlarının büyük çoğunluğuna göre, Yerli topluluklar için acil eylem planının oluşturulmasının yanı sıra ulusal soruşturma açılması çağrısında bulunulmalı, kadınlarımız ve genç kadınlarımız için güvenlik açığının kökenine odaklanılmalı, kadınlarımızın güvenli bir şekilde korunmasını sağlamak için polis soruşturma açmaya yönlendirilerek harekete geçmelidir. Kadınlarımızı güvenli tutmanın uzun bir yolu var o da yeterli miktarda konut, gıda, su, eğitim ve sağlık hizmetlerinin sağlanmasıdır. Ayrıca hükümetler Yerli halklara yönelik ırkçı ve ayrımcı tutumları teşvik etmelerinin, kurbanların suçlanmasının, teröristler, isyancılar ve suçlular diyerek halkımızın karalanmasının sorumluluğunu da üstlenmelidirler. Kanada’da toplumsal barışı riske atan bütün bu sorunları görmezden gelen Raportör uyarılmıştı.

Kanada’da ırkçılık kadınlarımızı ve genç kadınlarımızı öldürüyor. Devlet görevlileri Yerli kadınlara ve genç kadınlara yönelik cinsel istismar ve şiddet olaylarında yer alıyor. Sorun iyileşmiyor, gittikçe kötüleşiyor. Uluslararası toplumun çağrılarına rağmen, Kanada’da konuyla ilgili 50 çalışma ve bu krizin nasıl ele alınacağı konusunda hazırlanmış 700 tavsiye raporu göz ardı edilmiştir. Kanada’da yaşayan kadınların, genç kadınların ve bebeklerin koruması için siyasi irade eksiktir…

Kanada sömürgecilik döneminde Yerli halkların, tasarlanan soykırımdan sonra asla hayatta kalmayacaklarını hesaplıyordu, bizler hala buradayız. Şimdi, kadınlarımızı ve genç kadınlarımızı korumak için uluslararası desteğe ihtiyacımız var. Sosyo-ekonomik koşulları muhafaza ederek bizler için güvenlik açığı oluşturan devletin suçluluk duyması ve hatta kafalarının değişmesi gerekiyor. Hepimizin Yerli kadınların ve genç kadınların kaybedilme korkusunun olmayacağı bir dünyaya doğru çalışma yapması gerekmektedir.

*Kanada’daki Yerli kadınları korumak için kurulmuş kadın öz-savunma grubu hakkında buradan bilgi alabilirsiniz…

Dr. Pamela Palmater, Ryerson Üniversitesi’nde Doçent ve Yerli İdaresi başkanıdır.
Kaynak: http://www.telesurtv.net/english/opinion/Canadas-Disappeared-Indigenous-Women-20150524-0022.html

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.