Latin Amerika Halklarına, Devrimci Koordinasyon Komitesi (JCR)1 Nolu Bildirisi (1974)

JCR_1

LATİN AMERİKA HALKLARINA

“Dünya Halklarını ve Latin Amerika’nın silahlı örgütlerinin kendine özgü yolda yürürken izleyecekleri yol Vietnam Halkının yoludur. Bu yol, Yanki emperyalizminin baskı kurmasını engelleyecek ve zorlaştıracaktır. Devrimci Koordinasyon Komitesinin kurulmasına ön ayak olarak kendi davasını kolaylaştıracaktır.”

JCR_4

Che Guevera “Üç Kıtaya Mesaj”

Uruguay’ın Ulusal Kurtuluş Hareketi (Tupamaros), Şili’nin Devrimci Sol Hareketi (MIR), Bolivya’nın Ulusal Kurtuluş Ordusu (ELN), Arjantin’in Devrimci Halk Ordusu (ERP)  köylülere, çiftçilere, şehrin yoksul kesimlerine, öğrencilere ve entelektüellere, aborjinlere, Latin Amerika kıtasının sömürülen milyonlarca işçisine  Devrimci Koordinasyon Komitesi olarak birlikte mücadele kararımızı açıklıyoruz.

Bu önemli adım zorunlulukların ortaya çıkardığı ortak mücadele duygusunun eseridir. Örgütlerin kök saldığı topraklarda halkımızın birlik olma gereğidir, emperyalist düşmana karşı devrimci güçlerimizi birleştirmenin, burjuva milliyetçiliğine ve reformcu hareketlere karşı ideolojik ve siyasal olarak etkili bir mücadeleyle kurtuluşun gereğidir.

Temel ideallerde yapılan bu birlik, kahraman ve sembol komutan, kıtanın sosyalist devriminin önderi Che Guevera’nın temel strateji görüşlerinin en önemli somut göstergesidir. Bu aynı zamanda halklarımızın kardeşlik geleneğinin yeniden ortaya konması, kardeşliğin sağlamlaştırılmasıdır. Geçen yüzyılda İspanyol sömürgecilerin baskılarına karşı tek vücut olarak direnmekle aynı niteliktedir.

MÜCADELEMİZ ANTİ-EMPERYALİSTTİR.

Dünya halkları daha önce hiç olmadığı kadar sert ve saldırgan emperyalist tehditler altında yaşamaktadır. Kahraman Vietnam halkına karşı yapılan emperyalist Yanki soykırımı hiçbir fark gözetmeksizin günümüzde de devam ettirilmektedir. Ancak, bu savaşta bir kere daha karşı güçler olarak sistemin zayıflığı kendini ortaya koymuş ve özgür olmakta kararlılıkla mücadele eden halk güçleri karşısında askeri birlikler varlık gösterememiştir.

Latin Amerika halkları, günümüzden yüzyıllarca evvel, emperyalistlerin sömürge saldırılarına uğrayıp, bitmez tükenmez biçimde askeri operasyonlara ve eşit olmayan koşullarda savaşlara maruz kalmalarına rağmen başardılar. ABD ordusuna rağmen, uluslar üstü askeri güçlere rağmen başardılar.

Günümüzde ise, Meksikalıların topraklarından kovulması, Porto Riko’nun işgali, Santa Domingo’ya  ve  Playa Giron’a yapılan müdahaleler gibi birçok kez yapılmış olan savaş çığırtkanlığını Latin Amerika’mız unutmadı ve unutmayacaktır.

Shell, Standard Oil, United Fruit, ITT gibi uluslararası şirketlerin ve Bay Rockefeller ile Bay Ford’un kazandığı paralar ortadadır. Papy Shelton, Mitrione, Siracusa ile birlik olan CIA Latin Amerika kıtasının halk hareketlerine karşı yıkıcı ve zorba ABD politikasının ve baskıcı Avrupa Devletlerinin silinmez izlerini bıraktı.

LATİN AMERİKA SOSYALİZME DOĞRU YÜRÜYOR

1959 yılının 1 Ocak günü, bir avuç devrimci Kübalı ile birlikte sosyalist Latin Amerika halklarının ilk adımı başladı. Gerçek ulusal özgürlük, halkın birlikte yarattığı mutluluğa attığı ilk adım gerçekleştirildi.

Bu, geçtiğimiz yüzyılın sonlarında başlayan yeni sömürgeci kapitalizm ve emperyalist Yankiler ile Avrupalılar tarafından zorbalıkla dayatılan ve kıtamızı esir alan ihanet ve yolsuzluğun barbar sistemine karşı sömürülen Latin Amerika halklarının açık ve haklı başkaldırısıdır. Korkak burjuvazi ve onların orduları, halklarımızın sömürgeciliğe karşı verdiği mücadelede özgürlükçü ve şanlı devrimci mirasını onurlandıran devrimcileri mağlup edemeyecekler. Bağımsızlık, eşitlik ve özgürlük önderleri Bolivar, San Martin, Artigas gibi kahraman devrimciler ve daha birçoklarının izinden yürüyoruz.

Egemen sınıflar, küçük bir azınlığın çıkarlarını savunanlar, emperyalistlerle işbirliği yaparak ekonominin içlerine kadar sızmalarını kolaylaştırdılar, ülkemizin ekonomisinin kontrolü giderek artan biçimde kapitalizmin doymak bilmeyen açgözlülüğüne teslim edildi.  Ekonomi üzerindeki hâkimiyet siyasi kontrolü ve kültürel boyun eğmeyi doğurdu. Böylelikle yüzyıldır kıtamızın emekçi sınıflarını sömüren, baskı uygulayan ve yozlaştıran yeni sömürgeci kapitalizm sistemi kuruldu.

Yüzyılın başlarından itibaren işçi sınıfı bu sisteme karşı güçlenmeye ve giderek sosyalizm bayrağını yükseltmeye başladı. Ulusal bağımsızlık fikrinin yol göstericiliği ile  güçlü birlikler kuruldu. Köylülerin, öğrencilerin ve halkımızın devrimci mücadelesinde her kesimin uyanışı teşvik edildi. Anarşizm, sosyalizm ve komünizm işçi sınıfı mücadelesinin örgütlü hareketleri olarak mücadeleyi genişleten, kitlelere ulaştıran devrimci mücadelenin silinmez kilometre taşları olarak tüm enerjileri ve kahramanlıklarıyla öncülük ettiler. Kendisi bir metal işçisi olan efsanevi Nikaragualı lider Augusto César Sandino,  kendi küçük ülkesinde bu mücadelenin en kahramanca olanlarından birini yönetti. Gerilla ordusuyla 1932 yılında işgalci ABD birliklerini kontrol altına aldı ve mağlup etti. Bu zafer, 1930’lu yılların sonlarında halkımızın bütün kıtada kazandığı kitlesel muhteşem bir zafer oldu. Tüm dünya halklarının bir numaralı düşmanı olan Yanki emperyalizminin yeni sömürgeci hâkimiyetini mağlup eden kitle patlamasının önünü açtı.

Bu halklarımızın kesin uyanışını göstermiştir. Milyonlarca işçiyi ayaklandıran ve yollara döken uzlaşmaz ikinci bağımsızlık savaşının verilmesi, toplumsal ve ulusal özgürlük istenmesinde net ve kararlı olunması, adaletsiz kapitalist sistemi kesin olarak reddederek devrimci sosyalizmin inşa edilmesi halidir.

KİTLE HAREKETLERİNİN YÖNLENDİRİLMESİ MÜCADELESİ

Ama devrimci yol kolay değildir ve tek yönlü de değildir. Sadece emperyalizmin askeri ve ekonomik güçlerinin barbar saldırılarını engellemek yetmez. En büyük düşmanlarımız ve en sinsi tehlike, devrimci güçleri her an pusuya yatmış vaziyette izleyen ve antiemperyalist savaşı zafer kazanacak biçimde en etkili yolla özgürleştirecek devrimci güçlere ve faaliyetlerine karşı kurulan tuzaklardır.

Günümüzde, kıtaya yayılan devrimci mücadele sürecinin ortaya koyduğu özel durumda, özellikle mücadelenin fikirsel ve eylemsel devamlılığı ve akıcılığını referans almamız gerekmektedir. Latin Amerika’nın devrimci güçlerine karşı kurulan güçlü komplolar özellikle gözönüne alınmalıdır. Bunlar burjuva milliyetçiliği ve halk kesimlerinde hâkim kılınan reformizm düşmanlarıdır.

Bu kavramların her ikisi de ki, bunlar kimi zaman sıkı sıkıya birbirine geçmiş ve birleşmiş halde halkımızın devrimci yükselişini kırmayı hedeflemektedirler. Devrimci yükselişin önüne geçmek ve kendi yanıltıcı kavram ve yönelimlerini dayatmak niyetindedirler. Bunun sonucu kaçınılmaz olarak sonunda devrimci yönelimleri durduracak ve etkisizleştireceklerdir. Stratejik olarak uzlaşmaz ideolojik ve politik çizgi, mücadeleyi kazanacaktır.  Devrimciler bu iki akıma karşı savaşarak özgürleştirmek zorundadır. Ancak böylelikle geniş kitlelerin yönünü kendi mücadelemize çekebiliriz. Halkımızı devrimci bilinçle donatmak için bilinçli ve zeki hareket etmeli, nihai zaferi getirecek şekilde etkin ve güçlü olmalıyız.

Burjuva milliyetçiliği, emperyalizm tarafından desteklenen bir akımdır ve karşı devrimci şiddet halka uygulandığında halk mücadelesinin yönünü kaydırmak ve istenilen yere yönlendirmek için yapılan türlü çeşit demagojiye dayanır. Toplumsal çekirdeği emperyalizm yanlısı burjuvaziden oluşur ve bu oluşum burjuva milliyetçiliğinin içinden geliştiği embriyonudur. Sınırsızca zenginleşmeyi hedefler ve hile kullanarak geleneksel oligarşi ile emperyalist burjuvazinin çekişmesine dayanırlar, devrimci yangının üzerine gönderilen itfaiye ekipleri olmak için popüler etkileri ile kitleleri karşı harekete geçirmek için pazarlık güçlerini kullanmaya kendilerini aday gösterirler. Aldatma politikalarında, sözde emperyalizm karşıtlığını kullanmak ve favori kitleleri şaşırtmaya çalışan milliyetçi tez yatar. Bu tez üçüncü taraf olmaktır. Ancak, gerçekte bunların emperyalizm karşıtlığı yabancı ekonomilerin daha sinsi biçimde ülke ekonomisine sızmalarının biçimini oluşturmak ve yeni oluşum içinde müttefik konumunda yer almaktan başka bir şey değildir.

Reformizm, dipten gelen dalganın yönünü değiştirme akımıdır. Emekçi kesim içinde yuvalanır, küçük burjuva sektörünün işçi aristokrasisi karşısında duyduğu korkuyu yansıtır. Halkın gücünü ortaya çıkaran mücadele biçimlerinde devrimci şiddetin gerekli ve haklı olduğunu kesin biçimde reddetmekle kendini belli eder. Bu nedenle marksist sınıf mücadelesini kavram olarak reddederler. Reformizm, kitleler arasında liberal ve pasifist fikirlerin yayıldığı ulusal burjuvaziye ve karşı-devrimci güçleri saklama görevi görür. Onlarla ittifak olmayı amaç haline getirir. Yasallık ve parlamentarizmin önemini abartır. En çok tercih ettikleri argümanlardan birisi de şiddetten kaçınmak, huzurlu bir hayat için burjuvaziyle ve vatansever askerler ile yakın ilişki içinde olmak gerektiğidir. Bu da sosyalizme giden yolda kitleleri kan dökmekten kurtaracaktır. Ancak bu argümanın yalan olduğu kesin ve acılı bir biçimde yaşanan gerçekler tarafından ortaya koyulmuştur. Reformizm, düşman sınıflarla ve onların halka karşı en büyük katliamları yapan ordularıyla uzlaşma ve barışma politikasını dayatır. Yakın zamanda, 20.000’den fazla kadın ve erkek işçinin öldürüldüğü Şili’de yaşanan deneyim bu konuda daha fazla yorum yapmamıza gerek bırakmamaktadır.

Burjuva milliyetçiliği, reformculuk ve daha az önemdeki diğer akımları durdurmak için onlarla sürekli olarak ideolojik ve politik mücadele vermeli; silahlı gücümüzü ve devrimci duruşumuzu geliştirmeliyiz. Her geçen gün daha fazla kitlelerin arasında olmalı ve saflarımızı birleştirmeli ve sıklaştırmalı, kitlelerin gücünü arttırmalı, kitlenin politik ve askeri gücünün kapasitesini yükseltmeliyiz. Her seferinde bağımsızlık ve sosyalizmi tek ve gerçek seçeneğe dönüştürmeliyiz.

Devrimci mücadeleyi yükseltmek ve gerçek anlamda kıtaya yayılmasına katkıda bulunmak için bizler bu bildiriyi hazırlayan 4 örgüt olarak etrafında toplanacağımız ve her bir örgütün kendi ulusal örgütüyle yer alacağı Devrimci Koordinasyon Komitesini oluşturmaya karar verdik. Latin Amerika işçilerinin ve halklarının devrimci öncüleri olarak birlikte mücadele etme ve örgütlenmeye çağırıyoruz. Bu bildirinin açıkça ortaya koyduğu gibi, Devrimci Koordinasyon Komitesi Latin Amerika’nın tüm ülkelerinin devrimci örgütlerine açıktır.

ÖRGÜTLERİMİZİN DENEYİMLERİ

Ulusal Kurtuluş Hareketi-Tupamaros (MLN-Tupamaros), Devrimci Sol Hareket (MIR), Ulusal Kurtuluş Ordusu (ELN), Halkın Devrimci Ordusu (ERP) olarak kendi devrimci ve ulusal mücadeleleri süresinde birlik olmanın gerekliliğini açık biçimde kavramışlardır. Kendi deneyimleri boyunca enternasyonalist anlayışlarını açıkça belirtmişlerdir, düşmanımız olan emperyalizm ve kapitalizmin kendi içinde birlik kurmuş ve örgütlenmiş olduğu ortadadır. Bizler de onlara karşı sıkıca birleşmiş halklarımızla sert biçimde karşı koymak zorundayız.

Mücadelemizin ve çizgimizin benzerliği bizi birbirimize bağlamaktadır, bu 4 örgütün her biri birbiriyle kardeşlik bağları kurmuş, aynı süreçten geçmiş ve birbirleriyle geçirdiği deneyimlerini paylaşmıştır. Böylece karşılıklı işbirliği her seferinde daha da pekişmiş, koordinasyon ve işbirliği bugün aldığımız bu kararı çabuklaştırmıştır. Halkımızın bu çetin özgürlük mücadelesinde ortak düşmanımıza karşı aynı pratik etrafında birleşmenin en etkili ve geçerli yol olduğundan hiçbir kuşkumuz yoktur.

Örgütlerimizin daha da geliştirilmesi, kavramsal ve pratik olarak enternasyonal duruşunun güçlendirilmesi halklarımızın potansiyelinin daha iyi kullanılmasına olanak sağlayacaktır. Ayrıca emperyalist ve kapitalist eğilimlerin önünü kesene, karşı-devrimci orduları ortadan kaldırana, Latin Amerika’nın tamamında Yanki ve Avrupa emperyalizmini silip atıncaya, teker teker ülkelerimizin her birinde sosyalizmi inşa etmeye başlayana ve Latin Amerika gelecekte tam birlik kuruncaya kadar devrimci gücü ayaklandırma olanağı sağlayacaktır.

Bu kutsal hedefe ulaşmak kolay olmayacaktır, Komutan Che Guevera’nın da belirttiği gibi emperyalizm nasıl güçlü ve acımasızsa, bizimde onlara karşı güçlü ve acımasız olmamız, Latin Amerika kıtasının tamamında kanlı ve uzun süreli devrimci savaşı geliştirmemiz, dünyanın ikinci veya üçüncü Vietnam’ı olmamız gerekecektir.

Ayrıca, kahraman Vietnam halkının örnek zaferinin izliyoruz. Biz, Latin Amerikalı emekçiler asla pes etmeden savaşmayı biliriz. Her gün artan bir güçle, kitlelerin karşı konulmaz enerjisini bütün yoğunluğuyla konuşlandırmaya, Emperyalist Yankiler ve onların sömürgeci ajanlarını bir bir ezmeye, dünyanın tüm halklarının, sosyalizmin ve uluslararası işçi sınıfının baş düşmanlarını tamamıyla ortadan kaldırmaya ve mutluluğumuzu inşa etmek için güçlü biçimde katkıda bulunmaya devam ediyoruz.

PROGRAMIMIZ

Latin Amerika devrimci savaş stratejisinin en güçlü ve canlı strateji olduğun da hemfikiriz. Bu devrimci savaş, kitle mücadelesinin karmaşık bir sürecidir. Silahlı ve silahsız, barışçı ve savaşçı, mücadelenin her türlüsüyle uyumlu bir biçimde geliştirilmeli ve silahlı mücadele etrafında bütünleşmelidir. Bütün bu devrimci savaş sürecinin zafere giden gelişimi için halkın tüm alt katmanlarını devrimci işçi sınıfının liderliğinde harekete geçirmek gerekmektedir. Savaşın devrimci işçi sınıfı liderliği Markist-Leninist mücadele ile yerine getirilir. İşçi sınıfı öncülüğünde halk kesimlerini bir merkezde bir araya getirmek ve yönetmek, tek bir birlik haline gelmek, halk mücadelesinin bütün açılarıyla güçlü bir ışığa sahip olmasını ve doğru strateji yönetiminin garantilenmesini gerektirir. İşçi partisinin önderliğindeki yönetim için güçlü bir halk ordusunun yapılandırılması gereklidir. Devrimci güçlerin çelikten çekirdeğini oluşturan, küçükten büyüğe doğru gelişen ve büyüyen, kitlelerle çok yakın birlik içinde olan ve kitle tarafından beslenen, her türden askeri girişimlere karşı aşılmaz duvar gibi dikilen bir yapı olmalıdır. Karşı-devrimci orduların saldırılarını imha etmek için gereken maddi koşullara sahip olmalıdır. İşçiler ve halk kitlelerinden oluşan etkili bir cephe olmalı, ilerici ve devrimci halkı harekete geçirebilmeli, farklı halk kitlelerini, sendikaları ve diğer benzer kitle örgütlerini harekete katabilmelidir. Yani kısaca, stratejik olarak halk ordusu eylemleri ve işçi partisinin gizli politik eylemleri ile   geniş kitleleri harekete geçirip mücadeleye katarak dönüştürmelidir.

Politik ajistasyonun temel biçiminin silahlı mücadeleden başka bir şey olmadığı konusunda çok net olunmalıdır. Sonuç olarak düşmanı yenilgiye uğratmanın, zafere ulaşmanın mümkün olan tek yoludur. Bu, mücadele ve örgütlenmenin diğer tüm biçimlerinin kullanılmayacağı anlamına gelmez. Yasal ve gizli, barışçıl ve savaşçı, ekonomik ve politik bütün mücadele yollarının ülkenin ve her bir bölgenin özelliklerine uygun olarak etkin biçimde silahlı mücadeleyle birleşen bütün yollar kullanılmalıdır.

Bu mücadelenin kıta çapında olmasının temel özelliği karşımızda ortak bir düşman olmasından kaynaklanmaktadır. Kuzey Amerika emperyalizmi, Latin Amerika’da oluşan sosyalist devrimi durdurmak için uluslararası stratejiler geliştirmektedir. Oligarşilerin yerleşmesini tehdit eden kitlesel hareketlerin yükseldiği ülkelerde faşist rejimlerin kurulması tesadüf değildir. Emperyalizmin uluslararası stratejisi, devrimcilerin kıta çapındaki stratejisine karşı geliştirilmektedir.

Bu mücadelede katetmemiz gereken yol uzundur. Uluslararası burjuvazi her ne yolla olursa devrimin bir tek ülke de bile kök salmasını engellemek niyetindedir. Bunun için her türlü  resmi ve gayri resmi aracı, savaş çığırtkanlığını ve medya yayınlarını halka karşı kullanmak üzere devreye sokmaktadır. Bizim devrimci savaşımız için gereken, düşmanımızın hakkından gelecek güce ulaşana kadar düşmanımızı erken aşamalarında yıpratmaktır. Bu süreç kademeli bir süreçtir ama paradoksal bir biçimde, öncü sınıfların stratejik hedeflerine ulaşmak için en kısa yoldur ve daha az maliyetlidir.

LATİN AMERİKA HALKLARI:  SİLAH BAŞINA

Tarihimizin en belirleyici karar anlarından birini yaşıyoruz. Bunun bilincinde olarak,

Ulusal Kurtuluş Hareketi- Tupamaros (MLN Tupamaros), Devrimci Sol Hareket (MIR), Ulusal Kurtuluş Ordusu (ELN) ve Devrimci Halk  Ordusu (ERP) Latin Amerika’nın sömürülen işçilerine, işçi sınıfına, yoksul köylülerine, şehirlerde yaşayan yoksul kesime, öğrencilerine, aydınlarına, devrimci Hristiyanlara ve sömürülen sınıfa mensup olan her kesimden insana sesleniyoruz. Halklarımızın haklı davası için birlikte çalışmaya, silahlı mücadeleye girme kararı almaya, emperyalizme karşı devrimci mücadelede aktif biçimde birleşmeye çağırıyoruz. Kıtamızda yükselmekte olan sosyalizm bayrağı altında Komutan Che Guavera örneğinde olduğu gibi birlik olmaya çağırıyoruz.

DEVRİMCİ  KOORDİNASYON KOMİTESİ

YA ZAFER YA ÖLÜM!!                                                         ELN

YA ÖZGÜR VATAN YA ÖLÜM! KAZANACAĞIZ!!      MİR

ARJANTİN İÇİN YA ZAFER YA ÖLÜM!!                       ERP

YA ÖZGÜRLÜK YA ÖLÜM !!                                              MLN-TUPAMAROS

Devrimci  Koordinasyon  Komitesinin yayın organı olan Che Guevera dergisinin 1 no.lu sayısında 1974 yılının kasım ayında yayınlandı.

Kaynak: http://www.latinamericanstudies.org/terrorism/JCR-comunicado-1974.htm

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.