Güney Kore: 2016 Mumışığı Gece Eylemlerinden Beri Güney Kore Emek Hareketinin Yönü, Song Ho-joon

Güney Kore’de 2016 Kasım’ında aniden Mumlu Gece Eylemleri başladı. Milyonlarca insan iki ay içinde aşırı sağcı Park Geun-Hye hükümetini göndermeyi başardı. Ardından gelen liberal Moon Jae-in yönetimi sistemin izin verdiği sınırlar dahilinde yeni bir politik atmosfer yarattı. Emek hareketi militanları bu yeni atmosferi devrimci amaçları için nasıl kullanabileceklerine ilişkin soruları kendilerine sormaya başladılar. Bu gerçeklikte somut bir yol bulmak kolay olmayınca  Devrim  ve Reform teorisine başvurdular. Bunu yaparken emek hareketi devrimci çözümler dışında herhangi bir reformist eylemle ilgilenmemeli gibi bir düşünce taşımadılar.

“Devrim” ve “Reform” arasındaki çelişkinin yeniden ortaya çıkması

Kapitalizmin sosyal yapısından kaynaklanan yapısal çelişkileri, özel mülkiyete dayalı üretim sürecinin farklı yer ve zamanlarda defalarca kendisini göstermiştir. Her kapitalist toplum işçilerin yaşam koşullarının yanında kapitalizmden kurtulmayı da içeren  işçi mücadelelerine de tanıklık etmiştir. Fakat işçi sınıfı hegemonyası zayıfladığı, sosyalizmin kapitalizme alternatif olarak gerçekleşebilir görünmediği zamanlarda, işçiler arasında devrimci talepler için mücadele etmek yerine, sistem içi yardımları alma eğilimi görünmektedir. Bu değişim yüksek sermaye birikimine sahip ileri kapitalist toplumlarda daha fazla görünmektedir. Bu işçilere devrimci amaçlardan görece daha kolay gelmektedir. İleri Kapitalist ülkelerdeki işçilerin çoğunda sistem içi reformlar için mücadele etmek temel amaç olarak görünmektedir.

Fakat üçüncü dünya ülkelerinde sermaye birikimi işçi sınıfına maddi destek verecek durumda değildir. Bu ülkelerde işçilerin, kısmi reform talepleri bile hemen vahşi bir baskı ile karşılaşmaktadır. Diğer üçüncü dünya ülkelerinde olduğu gibi Güney Kore’de de kapitalizm, hızlı gelişti, hem reformist hem devrimci emek isyanlarını acımasızca ezdi. Kore savaşı ve ulusun bölünmesinden sonra devlet ve sermaye anti-komünist ideolojiyi Güney Kore işçi hareketi üzerinde güçlü bir silah olarak kullandı. 1980’lerin sonlarına doğru emek hareketi devrimci gelenek ve ruh üzerinden yeniden hayat buldu. Ezilenlerin kurtuluş hareketinde öncü bir rol oynamaya başladı. Diğer ülkelerdeki işçilerden daha devrimci ve militan stratejiler geliştirdi. Bu eğilimin kapitalizmin Kore’de daha hızlı gelişmesinin bir sonucu olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Bununla birlikte yapısal, toplumsal değişimler bir çok emek militanı için bir amaç olmayı sürdürdü. Toplumun nasıl farklılaştığına bakmadan devrimin yolunu eski bakış açıları ile tanımlamayı sürdürdüler.

Moon Jae-in liberal reform politikalarının sınırları

Mum ışığı gece eylemleri her ne kadar aşırı sağcı hükümetin yolsuzlukları, demokrasi ve insan haklarına yönelik saldırıları ve ahlaksızlıkları tarafından tetiklense de son yirmi yıldır neo-liberal politikalar yüzünden hayatları mahvolan insanları da kendine çekti. Nüfusun çok az bir kısmı zenginleşirken, nüfusun büyük bir bölümünü içine alan güvencesiz, düzensiz ve bireysel sözleşmeli çalışma koşulları ve derinleşen kronik ekonomik durgunluk ile kriz nedeniyle çok daha fazla insan yoksullukla karşı karşıya kaldı. Bu gerçekler Park yönetiminin yolsuzluklarına eşlik ederek, kızgın halkın gece nöbeti eylemlerinde kendisini ifade etmesine neden oldu.

Moon yönetimi halk mücadelesinin iktidarı kuşatma başarısından faydalanarak kendisini “Gece Nöbeti Hükümeti” olarak tanımladı. Halkın talepleri ve istekleri doğrultusunda reformlar yapacağı vaadinde bulundu. Park yönetiminde yolsuzluklara karışanları cezalandırdı. Hükümette dahil olmak üzere toplumsal süreçteki demokratik mekanizmaları yeniden inşa etti. Askeri gerilimi düşürmek ve Kuzey Kore Hükümeti ile ilişkileri düzeltmek üzere çaba sarf etmeye başladı. Kamudaki işleri düzenlemek, asgari ücreti ve sosyal refahı artırmak, emlak sektörünü istikrarlı hale getirmek, kamu desteklerini artırmak gibi uygulanan politikalar halkın yaşam koşullarında iyileşme sağlayabilir.. Bununla birlikte, zamanla  Moon Jae-in yönetiminin sınırları liberalizm üzerine temellenen felsefesi nedeniyle daha net ortaya çıkacaktır.

Düzenli işlerden düzensiz işlere dönüş, çalışanın aldığı aylık maaşlarını düzensiz ücretlere dönüştürmüş, sosyal hakları ortadan kaldırmıştır. Sözleşmeli işçilik, sermaye ve devletin, İMF baskısı altında Güney Kore’nin ekonomi politikasına 1997-98 krizine verdiği yanıttır.

Güvencesiz çalışma ve çalışma koşullarındaki değişim devasa ekonomik ve sosyal problemler ortaya çıkardı. Emek hareketindeki değişimin odak noktası oldu. Bunun üzerine bazı liberaller, düzenli işin, düzensiz iş ile değişiminin, ekonomik sorunların üstesinden gelmek için çok etkili bir strateji olduğunu iddia etmeye başladılar. Emek hareketine uygulanan baskılardan dolayı Moon Jae-in bu liberallerle aynı çizgideydi. Mevcut hükümet kamu sektöründe düzenli iş yerine düzensiz işleri getirmek için çalışmalara başladı.

Güney Kore’de kamu sektörü, altyapı, sanayi, elektrik, telekomünikasyon, ulaşım cumhuriyetin ilan edilişinden beri kapitalizmin hızlı gelişmesini sağlamak için devlet kontrolündeydi. 1990’ların sonunda İMF ekonominin yeniden yapılanması için bu sektörleri özelleştirmeyi, dayatmaya başlayınca hükümet özelleştirme girişimlerinde bulundu. Bir kaç entegre tesisdeki bu girişim, bazı fabrikalarda şiddetli direnişle karşılaşarak başarız oldu. Bu fabrikalar hala kamu mülkiyetinde ulusal ekonominin önemli bir parçası olmayı sürdürüyorlar. Çalışma koşullarının düzeltilmesi için yapılacak olan düzenlemeler, kamu sektöründen ziyade özel sektöre doğru genişlemektedir. Kamu sektöründeki düzensiz çalışma koşullarının düzeltilmesi, atılacak önemli adımlardan biridir.

Moon’un planındaki boşluk, hükümetin kamu iktisadi teşekküllerinde çalışması için istihdam ettiği işçilere, düzenli iş imkanı sağlamaktan sakınması ve bu istihdam biçiminin geniş ölçekte kullanılmasına izin verdiği zaman ortaya çıkacaktır. Örneğin şirketler, sözleşmeli işçi ve düzensiz çalışanların olduğu doğrudan işe alım yerine, alt işverenler yaratarak onları taşeron şirket vasıtasıyla yeniden işe almış olacaklar. Bu işçiler, düzenli olarak çalıştırılacaklar, daha az ücret alacaklar ve ana işverende çalışan arkadaşlarından çok daha kötü koşullarda çalışmaya zorlanacaklar. Buna ek olarak şirketler düzenli çalışacak işçileri doğrudan işe aldıklarında, bu işçiler diğer düzenli çalışan işçilerden farklı bir statüde sınıflandıracaklar. Bu tarz bir çalışma ile şirketlerin işçilere düzenli ücret ödemekten kaçınması işçiler arasında eşitsizliği körükler. Hükümetin uyguladığı politikalar düzenli ve düzensiz işgücü arasındaki farklılıkları ortadan kaldırmakta başarısız olmakla kalmadı aynı zamanda işçi sınıfı içinde yeni eşitsizlikler yarattı. Buda işçiler arasında gerilim ve rekabetin artmasını getirdi.

Şirketlerin halkın saat başı 10 dolar olan asgari ücret talebi ile nasıl uzlaşacağı hükümetin reform politikalarının sınırlarını göstermektedir. Moon asgari ücretin bir önceki yönetimde uygulanan asgari ücretten daha fazla olacağı sözünü verdi. Her yıl artırılan asgari ücret 2020 yılında saat başı 10 dolar olacak. Tabi ki buna sermayenin cevabı ya asgari ücretin düşürülmesi yada kitlesel işten çıkarma yapmak zorunda kalacakları oldu. Örneğin bir şirket ücret artışını bahane ederek işçilerini çıkardı ve sonra işçileri sözleşmeli hale getirdi yada makinalaştırdı. Bazı işverenlerde daha önce ücret dışı olarak hesaplanan tatil ödenekleri ve yemek hakkını da ücretlere dahil etmeye başladı. Bazı şirketlerde işçilere resmi çalışma saatlerini azaltarak fazla dinlenme zamanı verdi ama gerçekte işçiler bunu kullanamadılar yada kullanmadılar. Bazı şirketler düşürdükleri çalışma saatleri içinde işçileri işlerini bitirmeye ve tatillerini kullanmaya zorladılar

Yönetim yolsuzluklara karşı kararlı direniş sonucu hapishanelere gönderilen ve halen hapishanelerde olan tutukluları da kapsamak üzere geçmiş dönemin hükümet uygulamalarını mahkum ederek demokrasiyi hapishanedekileri de kapsayacak biçimde genişletme vaadinde bulundu. Moon samimiyetini göstermek için sendikacılık faaliyetlerinden dolayı hapishanede bulunan Kore Sendikalar Federasyonu Başkanı Han Sang-gyun’u serbest bıraktı. Ulusal Güvenlik Yasası sivil özgürlüklerin baskı altına alınmasına ve reformların ilerlemesine izin vermemektedir. Kore Kamu Çalışanları Birliği ve Kore Öğretmeler ve Eğitim Emekçileri Birliği halen sendika kurma haklarına sahip değildir. Son bir kaç yıl içinde Woo-jung postahanesinde ki yüzlerce işçi uzun çalışma saatleri sonucu iş cinayetlerinde hayatlarını kaybettiler. Hayatlarını kaybeden işçi aileleri ve hayatta kalan işçiler halen daha iyi çalışma koşullarının sağlanması ve iş cinayetlerinde hayatlarını kaybeden işçiler için sokaklarda işgal eylemleri yaparak, çadır kurarak, fabrikalarda, çelik kulelerde, bilboardlarda protesto materyalleri asarak, açlık grevleri örgütleyerek  adalet aramaya devam ediyorlar.

Gun-san’daki GM fabrikasındaki işçiler kapatılmaya karşı mücadele ettiler. Kumho Tires işçileri şirketin satılmadan önce fabrikanın yeniden yapılanması için kitlesel işten çıkarmayla yüz yüzeler.

Yönetim yarımadadaki askeri gerilimi düşürmek için Kuzey Kore ile barış görüşmelerinin yeniden başlayacağına söz verdi. Sözünü yerine getirmek için askeri çatışmaları artıracak ve yaşayan halkları tehlike içine sokacak bir biçimde, ABD hükümetinin Kore yarımadasına ek hava savunma sistemleri yerleştirme girişimini durdurmak için baskı yapmaktadır. Kuzey ve Güney arasında  ilişkilerin yavaş yavaş hayata geçirilmesi için özel gözlemciler karşılıklı olarak gönderildi ve 2018 Kış Olimpiyatları’na ortak takımla katılmak için bir çalışma grubu kuruldu. Güney Kore hükümetinin bu adımla birlikte, Kuzey ile ilişkilerini geliştirmek için sesini daha fazla yükseltmeye başladığı görülüyor.

 

Bu gelişmeler, Moon yönetimi ABD merkezli stratejiden ayrılmaya başladığını şüphe götürmeyecek biçimde ortaya koymaktadır.  ABD stratejisi müttefiklerine nükleer koruma şemsiye sağlarken müttefiki olmayan üçüncü dünya ülkelerinin nükleer korumaya sahip olmaması için baskı altına alınmasını öngörmektedir. ABD hükümeti yarım adada uzun süreli barış ortamı için nihai kararı kendi vermek istiyor. ABD’nin küçük ortağı olarak Moon hükümeti de aynı görüşü paylaşmaktadır.

21.Yüzyılın başlarında Kim ve Roh liberal reform yönetimlerinin “Deja vu”su

Toplumsal hareketlerin başarısızlıklarının nedenlerinden biride geçmiş deneyimlerin ve onlardan çıkarılacak derslerin unutulmasıdır. Moon yönetiminden öncede Kore işçileri halka ihanet belgeleri olan liberal reform politikalarını defalarca deneyimlediler. Korelilerin askeri rejimi devirdikleri 1987’de, 1998 yılında Kim Dae-jung’un başkan seçilmesinde, 1990’ların sonundaki mali krizde kamu desteği sağlama mücadelesinde, 2003 yılında emek hareketi ile uzun süreli ilişkilere sahip olan Roh Moo-hyun’un iktidara gelmesinde, önce umutlandılar ama sonra umutlar umutsuzluğa dönüşerek hayal kırıklığı yarattı.

Bugün Moon’un olduğu gibi Başkan Kim ve Roh 1998 ve 2007’de halkın demokrasi mücadelesi sonucu iktidara geldi. Bahsi geçen dönemlerde Başkanlar ezilenlerin lehine olan politikalar uygulamayı vaat ettikleri için seçildiler. Kendilerinden önceki dönemde devlet tarafından cezalandırılanları ve işçi hakları mücadelesi verirken, işten çıkarılanların eski haklarını iade ettiler.  Bu gelişmelerden sonra birçok sendikacı, emek hareketinin yönünü hükümet ile işbirliği yaparak maddi kazanımları artırmaya çevirmesi gerektiğini söylemeye başladılar ve örgütlü, militan mücadeleden vazgeçtiler. Hatta bazıları hükümetle birlikte çalışmaya karar vererek emek hareketi için vazgeçilmez olan politik bağımsızlığı ortadan kaldırdılar.

Kim Roh yönetimi, işyerlerinde hakları için bireysel mücadele edenlerin sayısı artınca, doğru bir tanımlama ile görünmeye başladı. Hükümet arabulucu rolü oynamaya başladı. Zaman geçtikçe sermayeden yana tavır aldı yada kamu sektöründe doğrudan işveren olarak taraf oldu. Bu yönetimler neo-liberalizmin yanında yer aldılar ve hızlarını alamayarak, açıktan emek karşıtı tutumlarını ortaya koydular. Bu dönemlerde düzensiz çalışanların sayısında inanılmaz bir artış oldu.

Moon farklı bir zaman diliminde olduğumuzu söylüyor. Geniş reform politikaları uygulamayı vaat etmiş Moon yönetimine karşı somut tavrımız ne olmalı?  Sosyal reformların gerçekleşmesi için ona baskı mı yapalım yoksa sistemin sınırları içinde demokratik alanları genişletecek bütün reform çabalarını red mi edelim?

Devrimci toplumsal değişim için Güney Kore emek hareketinin praxisi

Kim-Roh dönemi boyunca bir çok sendika görevlisi mücadele için örgütlenmekten ziyade hükümetle işbirliği yapmayı tercih etti. Halbuki düzensiz çalışan işçiler emek hareketinde, yol açan militan ve tarihi bir mücadeleyi örgütlemeye başladılar. bu deneyim toplumun alt kesimlerinde bulunanların maddi kazanım elde etmesi için reform vaat eden bir hükümete aslında ihtiyaç olmadığını  gösterdi.  Emek hareketinin çalışma ve yaşama koşullarını iyileştirmek için hükümete güvenmek yerine, mücadeleyi sürdürmeye ihtiyacı olduğunu gösterdi. Yukarıda anlattığımız deneyimler ışığında Moon’un reform politikalarının da halkın taleplerini karşılamaktan uzak olduğu görüldü.

Emek hareketi liberal reformların ötesine geçmeyi başarmalıdır. Emek hareketi sınıf mücadelesini daha ileri götürecek olan reformları genişletecek ve kendi kapasitesini geliştirecek çalışmaları önüne koymalı, hükümetin sahte reform politikalarını eleştirmenin ötesine geçmelidir. Süreç içinde emek hareketi politik bağımsızlığını yeniden kazanarak Güney Kore ilerici emek hareketi içinde öncülüğü üstlenmelidir. Temel reformların genişletilmesi mücadelesini vermeli ve kendi mücadelesi içinde gerçek demokrasiyi hayata geçirmelidir.

Bunu gerçekleştirmek için Güney Kore halkının ezici çoğunluğunun oluşturduğu işçi iktidarını tanımaya ihtiyacımız var. Halihazırda mum ışığı devriminin kazanımlarını liberal bir çerçeve ile sınırlamaya çalışan Moon Jae-in ile yapısal toplumsal reformlara doğru devrimi genişletmeye çalışan işçiler arasında çatışma ve gerilimlerin oluşturduğu boşluğun giderek büyüdüğüne tanıklık ediyoruz.

Song, Ho-joon üç yıldır Kore emek hareketi ve demiryolu işçilerinin örgütlenme mücadelesine katkı vermektedir. Demiryolu işçilerinin yaptığı iki grev sırasında tutuklandı. 2015 yılında KCTU’da Seul Bölge örgütü genel sekreteri olarak seçildi. İki yıl görev yaptıktan sonra işyerine döndü.

Kaynak: https://solidarity-us.org/korean_labor_since_2016/

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.