Emperyalist İşgalle Tarumar Edilen Ülke Libya

libya

İşbirlikçi kukla yönetimlerin, cihatçı çetelerin insafına bırakılmış durumda petrolü yağmalanan, ekonomisi çökertilen ülkede can güvenliği de kalmadı. Cadde ve sokaklarından oluk oluk kan aktı, milyonlarca insan evsiz kaldı, on binlerce insan cezaevine atıldı, binlerce insan gözaltında kaybedildi… Peki Libya’da gerçekte ne oldu?

1951 Yılında kurulan Libya’da, İtalyan işgali sırasında ülkeden kaçan kral İdris başa geçirilmiş ve 1953 yılında Tobruk’ta, İngilizlerin, bir yıl sonrada Trablus’ta ABD’nin askeri üs açmasına izin vermişti. Sömürgeci güçlere böyle biat edilmesi Libya halkında tedirginlik yaratmış, sık sık gösteriler düzenlenir olmuştu.

2. Paylaşım Savaşı öncesi Libya çölleri çöplük olarak kullanıldığından, bu bölgelere atılan tank vs. gibi hurdalar ülkenin başlıca geçim kaynağını oluşturuyordu. Diğer geçim kaynağı ise kağıt yapımında kullanılan hasır otu idi. 1959 Yılında Standart petrol Libya’da petrol bulunca, İdris rejimi hızlıca petrol yasasını çıkarmıştı. 1961 yılında ise şirket Libya petrolünü ihraç eder olmuştu.

İdris ve çevresinin olağan bir hal alan yolsuzlukları ve emperyalistlere karşı sergiledikleri dalkavukluk nedeniyle hiç kimse Kaddafi darbesine ses çıkarmadı. 1969 Yılında rejimi ele geçiren Kaddafi’nin ilk işi askeri üsleri kapatmak oldu. Bu Kaddafi’ye halkın gözünde büyük saygınlık kazandırdı.

Kaddafi rejiminin ilk 10 yılında devlet petrol sahalarının denetimini ele aldı, düşük fiyatla petrol çıkaran çok uluslu firmalardan alınan kiraları yükseltti ve elde edilen geliri ülkede ki sosyal refahı artırmaya aktardı.

Yeni rejimin ikinci 10 yılında (1978 – 1988) sosyal refah projeleri devam etti, özel girişimcilik kısıtlandı ve yaklaşık 200 firmanın denetiminin işçilere geçmesi desteklendi. Toprakların yeniden dağıtılması sağlandı, mevduat hesaplarına üst sınır getirilerek zenginlik yeniden paylaşıldı.

Sonraki yıllarda Cemahiriye adı verilen kitle yönetimi ile sosyalizm konusunda popülist politikalar izlendi ve otorite ve karar alma süreçleri yerel kurumlara asla devredilmedi. Hatta Libya’nın bir Arab devleti olması için çalışıldı ve Amazing (Berberiler de deniliyor) halklarının mücadelesi bastırıldı.

1990’lara gelindiğinde yeni rejim IMF gibi yapısal güçlerin baskısı altında kalmış, özelleştirmeler başlamış ve devlet sosyal bedelleri ödemede yetersiz kalmıştı. BM yaptırımları sonucu Libya’da ücretler ödenmiyor, sübvansiyonlar azaltılıyor, ordu ek ödenekleri kısıtlanıyor ve temel gıda maddelerine erişimde kıtlık yaşanıyordu. Gıda fiyatlarında % 200 artış yaşanınca yoksulluk tırmandı ve halk arasında ki hoşnutsuzluk arttı.  Rejimden şikayet edenler silahlanmaya, güvenlik devleti de önlemlerini artırmaya başladı.

Aynı yıl Pakistan’da Libya İslami Savaş Grubu (LİSG) kuruldu. İlk büyük eylemlerini 1995 yılında Bingazi’de ardından Derne ve Cebel’ül Ahdar’da gerçekleştirdiler. Mart 1996’da rejimle girdikleri çatışmada çoğu saf dışı bırakıldı. 29 Haziran’da Trablus’ta bulunan Ebu Selim Hapishanesi’nde bulunan LİSG üyeleri mücadelelerinin devamı olarak protesto düzenlediler. Rejim 1233 tutukluyu öldürdü ve Kalan LİSG üyeleri örgütsel karar alarak Çeçenistan’a savaşmaya gittiler.

Doğu Libyalılar Kaddafi rejimine etkili bir biçimde meydan okuyamadıklarından hayal kırıklığı yaşamışlar ve Irak’ta savaşmaya karar vermişlerdi. Ayrıca gençler için sosyal çıkış yolları azdı ve yoksul bir hayatları vardı. Irak’taki direnişi Kaddafi’ye karşı bir cihat eylemi olarak görüyorlardı. Irak’tan sonra Afganistan’da savaşmaya gittiler…

2000’lere gelindiğinde Kaddafi’nin yakın çevresinden yolsuzluk haberleri gelmeye başladı. 2003 Yılında Kaddafi Libya’nın kitle imha silahlarının tümünü ifşa edeceğini ve sonrasında imha edeceğini duyurdu. Libya’nın elindeki nükleer kart belki de ikinci Irak olmasını engelleyebilirdi. Kaddafi’nin bu açıklamasından sonra, önce ABD petrol şirketleri ardından ABD büyükelçileri Libya’ya geldi.

Libya petrolleri Avrupa’nın da iştahını kabartıyordu. Özellikle İngiltere ve Fransa petrol tesisleri karşılığı para teklif etmek için Kaddafi’yi ziyaret ettiler. Petrol şirketleri arabça isimler adı altında ülkeye girmeye başladı. Total’in adı Mabruk, Repsol’ün adı Akakoss, Eni’nin adı Mellita ve Veba’nın adı El-Huruz oldu.

2007 Yılında Libya’daki reformcular tüketim mallarının ithalatının kolaylaştırılması, bankaların özelleştirilmesi, döviz kısıtlamalarının hafifletilmesi ve ticaret için yeni bir hukuki çerçevenin belirlenmesi gibi bir dizi reform paketini hayata geçirdiler. Bunlara ilaveten gümrük muafiyetleri, vergi tatilleri, eğitim ve sağlık hizmetleri için indirim çekleri gibi neoliberal politikalarda yürürlüğe girdi.

2008’lerin başlarına gelindiğinde Libya’daki reformcular daha fazla neoliberal reform istiyorlardı. Gıda fiyatları bir önceki yıla göre % 10 artmıştı ve kentlerde sosyal rahatsızlıklar vardı. Durumdan rahatsız olan reformculardan El-Meyet ABD büyükelçisiyle görüşüp Kaddafi başta olduğu sürece neoliberal reformların gerçekleştirilemeyeceğini dile getirdi.

72768_bati-ve-kaddafi-makasinda-libya_resim

Kaddafi yönetimine karşı ilk isyan 15 Şubat 2011’de başladı. Libya halkı demokrasi talep ederek isyan etti. Onlar için demokrasi Batı’da seçim sistemine indirgenen yaygın anlayışın aksine; barınma, beslenme, iş ve sağlık anlamına geliyordu. 6 Gün sonra BM temsilcisi “Kaddafi rejimi halkına karşı soykırım başlattı” dedi. Libya ile ilgili yalan yanlış haberler Suudi yanlısı El-Arabiye ile Katar destekli El-Cezire tarafından dış dünyaya servis edildi. Ölü sayısı on binlerle, yaralı sayısı elli binlerle ifade edilerek, işgale zemin hazırlayan ‘soykırım’ tezi desteklendi.

19 Mart’ta BM Güvenlik Konseyi Libya’da ‘uçuşa yasak’ bölge öneren 1973 sayılı kararı onayladı. Karar onaylanır onaylanmaz Fransa bombardımana, ABD ise cruise füzelerini Libya’ya yönlendirmeye başladı. Avrupa ülkeleri ve ABD, Arap Birliği ve Afrika Birliği kararları olmadan böylesi bir işgali başlatamazlardı. Bu kararların çıkartılmasını sağlayan Suudi Arabistan, BAE ve Katar’da Libya işgalinin baş aktörleri oldular.

Başlangıçta silahlanmış sivil halktan oluşan isyancılara destek olabilecek, Kaddafi rejimine karşı denge sağlayıcı, 1978-79’da Kamboçya’ya giren Vietnam, MPLA’nın ve Sahraaltı Afrika’nın yardımına koşan Küba Birlikleri gibi sol ilerici güçler yoktu. İşgal sırasında Afganistan’dan getirilen silahlı El-Kaide güçleri, diğer cihatçı çetelerle, LİSG ile takviye edilerek Libya halkının özgürlük mücadelesi işgal kuvvetlerince çalındı.

Misrata’ya komşu olan Taverga kenti cihatçı çeteler tarafından uzun süre kuşatıldı. Sahra Altı bölgesinden gelen Taverga sakini çoğu göçmen işçi olan Afrikalı siyahlar, sistematik bir soykırıma uğradılar.

Libya isyanı Atlantik güçlerine, Katar’a, Suudi Arabistan’a; Ortadoğu ve Kuzey Afrika çapında yayılarak hızlanan ve emperyalistlerce ‘Arap Baharı’ adı verilen toplumsal dinamiklerin denetimini ele geçirme imkanı tanıdı. ABD bir yandan Mısır ve Tunus’la kaybettiği hegomanyasını yeniden kurarken diğer yandan petrol rezervlerinin kontrolünü yeniden ele geçirdi. Ayrıca Avrupa ve Asya’ya Rusya üzerinden doğalgaz verilmesinin önüne geçecek olan enerji dağıtım hattı projelerini hayata geçirmesine yardımcı olacak ve Afrika’nın değerli madenlerine sahip olmayı kolaylaştıracak önemde ki jeopolitik merkezi elde etmiş oldu.

Tahminlere göre Libya’da 46,4 milyar varil (dünya petrol rezervlerinin yüzde 3’ü) petrol rezervi ve 142 trilyon litrede doğalgaz rezervi var. Savaştan önce Libya günde 1,6 milyon varil petrol üretiyordu. İşgalden sonra getirilen kukla yönetim, sürekli sorun çıkaran Kaddafi rejimine oranla NATO ile sıkı bağlar kurdu ve Avrupa devletlerinin işlerini kolaylaştırdı. Şimdilerde NATO işgalinin bedeli olarak Libya petrolleri karşılığı alınmadan NATO’ya pompalanıyor.

libya_2

NATO işgali sonrası Libya’da liberal islam yükselişe geçerken kadınları da karanlık günler bekliyor. Geçici Konsey ilk olarak “çok eşliliği” sınırlandıran kanunu yürürlükten kaldırdı ve Libyalı kadınların yabancı erkeklerle evlenmesini tamamen yasakladı. Yeniden şeriat ilan edilen ülkede, yönetim organlarında ki yüzde 10 kadın kotası da kaldırıldı. Tüm kentlerin üstü açık bir cezaevine dönüştüğü Libya’da 1 milyon insan zorla yerinden edildi ve göçe zorlandı. Katar’ın finansörlüğünde Tunus sınırında kurulan ve cihatçı çeteleri yetiştiren kamplar, ırkçı saldırılardan, soykırımdan kaçan Afrikalı Siyahların kaldığı mülteci kamplarına dönüşmüş durumda. Ayrıca işgal kuvvetleri, iç savaşın devam ettiği Libya’yı etnisite ve mezhep temelli olarak üç parçaya bölmeyi hedefliyor. Bu bölünme senaryosuna göre planlanan üç devlet; güneyde Sireneyka, güneybatıda Fezzan Devleti ve kuzeyde Trabluistan…

Libya’nın işgali ulus devletlerin açığa çıktığı Westphalia Anlaşması ihlali ile gerçekleştirilmiştir. “İnsani yardım”, “özgürleştirme”, “demokrasi getirme” gibi sol argümanlarla yapılan işgal ile ulus devletlerin “toprak bütünlüğüne saygı” ve “iç işlerine müdahale yasağı” ilkeleri yok sayılmıştır.

libya_1

Tüm bu emperyalist saldırı ve işgalin ortasında Libya Ulusal Halk Hareketi (LUHH) kabile ileri gelenlerini bir araya getirerek “Libya Ulusal Kurtuluş Konferansı” düzenlediler ve “Şimdi devrim zamanı” adlı bildiri yayınladılar. Bildiride asıl olarak Libya’daki kirli savaşın iç yüzü teşhir edilirken Ömer Muhtar’ın torunlarının emperyalist işgale boyun eğmeyeceği ve gerçek bir halk isyanı olan “Libya Halk Direnişi”nin başladığı tüm dünyaya ilan edildi…

Haber:isyandan.org
Kaynaklar:
  • Arap Baharı, Libya Kışı – Vijay Prashed – Yordam Kitap
  • Libya’da Kanlı Bahar – Hamide Yiğit – Tekin Yayınları
Etiketler: , , ,

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.